Kayıtlar

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük Fikri

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük                                                                              Enes ÖZTÜRK I.                  Osmanlı memleketlerindeki Türklerin hem dini hem ırki bağlar ile pek bağlı olduğunu belirten yazar Türk olmayan fakat İslam inancını benimsemiş kimselerin de Türklüğe benzeyecek olduğu belirtir (Akçura, 2020, S. 83). Bu görüşün -Türkçülüğün- esas faydalarını ise dilleri, ırkları, adetleri ve çoğunluğunun dini aynı olan ve Avrupa’nın doğusu ile Asya’nın büyük kısmında meskûn Türklerin en ileri , en medeni ve en kuvvetli olanın Osmanlı Türkleri olduğundan Osmanlı’nın önemli bir konumda olacağını beyan eder (Akçura, 2020, S. 83-84). Ancak Osmanlı içerisindeki Müslüman olup Türk olmayan ve kültürel olarak Türklük potasında eritilemeyecek olanların devletten uzaklaşacağını beyan eden yazar bunu makalesinde -bu grupların devlet ile- “ ciddi münasebeti kalmaz ” diyerek niteler (Akçura, 2020, S.84). Akçura’nın önemli bir tespiti de Türkçülüğün şi

Devletin İnsanları-1: Selanikli Yetim Mustafa

  Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım’ın oğlu olan Mustafa’nın nasıl bir gençlik geçirdiği herkesin malumudur. Ancak yetim Mustafa’nın çocukluğu ne kadar biliniyor? Yaşadığı zorlukların onu nasıl etkilendiği konusunda tek bir çalışma var mı? ‘’Devletin İnsanları’’ serisinde devlet adamlarının da insan olduğu ve nihayetinde hatalar yapabileceklerini anlatmayı hedefliyoruz. Bende bu yazı da Selanikli Mustafa’yı yazmak ve anmak istedim.   1881’de kış aylarında Zübeyde Hanım Mustafa’yı Dünya'ya getirdi. Bu sırada babası Ali Rıza Efendi kereste ticareti ile uğraşıyordu. Zübeyde Hanım ise psikolojik bunalımların içindeydi. Mustafa’dan önceki oğlu Ahmet ve Ömer hayata veda etmiş, Ahmet’in naaşını vahşi hayvanlar yemişti. Ali Rıza Efendi’nin ise geçmişi o kadar rahat değildi. Okur yazar olan Ali Rıza Efendi Rumlar tarafından kaçırılmış belirli fidye karşılığında serbest bırakılmıştı. Papaz Köprüsü ya da Çayağzı denilen bölgeden çıkarak Selanik’e yerleşmişlerdi. Burada da kereste ticareti ile

Tarih ve Tahrifi Üzerine - 1: Bitlisname Ve Zırvaları

Resim
Dünya artık Orta Çağ zihniyetini ve onun ürünlerini tarih kitaplarında okuyor biz ise ülkemizde tartışıyoruz. Ortaya çıktıkları ilk anlarda Zagros Dağlarının sınırlarında barınan Kürtler, Osmanlı zamanında Şii Safevi Devleti’ne karşı bir tampon bölge olmaları için Anadolu’nun Doğusuna yerleştirildi. Ya da Safevilerin yanına geçen Şii Türkmenlerin bölgeden çekilmeleriyle demografik üstünlüğü sağladılar. Bu onların yüksek Türk hakimiyeti altındaki halklardan birisi yapar Doğu Anadolu’nun sahibi değil. Ki tarih boyunca “Kürdistan” ya da “Diyar-ı Kürdistan” denilen bölge sürekli bir değişkenlik döngüsü içerisinde kıvranıp durmuştur. Bu da bazı sempatizanların tarihi tahrifleriyle emperyal hedefleri doğrultusunda yayılma çalışmasıdır. Tarihi olarak elimizde birkaç beylikten bozma devlet, ABD ve Sovyetlerin uydu devletleri dışında bir siyasi yapı yok. Kürtler, sosyolojik olarak devlet kuramazlar çünkü aşiretleri var. Aşiretler de milli birliklerini sağlama noktasında önlerindeki en büyük eng

Türk Dünyasının Kara Günlerinden

      Bir kimse düşünün yalnızca kimse olmaktan öte olsun. Vatanımızın her karışını etkilesin ve daima zamanına göre haklı çıkaracak prensiplerle yürüsün. Öyle bir kimse düşünün ki o olmasa ne biz ne bayrak tam anlamıyla olacaktı. O olmasa toz olmaya bırakılan güzellikler tarihin tozlu raflarında bile kendilerine yer bulamayacaktı. O kimse kutlu ata Hüseyin Nihâl Atsız'dır.     Kendilerinin biyografilerini yazma gereği duymamaktayım. Zira ne kadar doğru yazsak da yanlış bilen partizanlar onun hatırasını karalamamız için bizi baskı altında bırakmaya çalışırken biz yalnızca Türklük için yaptıklarımıza ayıracak vakit bulmakta zorlanacaktık. Kendilerini düzgün araştırırsanız ne kadar ilkeci ve ülkücü bir kimse olduğunu anlayacaksınızdır.      Sizleri kutluyoruz atam! En içten halimizle, yüreğimizden iyi dileklerle kutluyoruz atam! Ölümünüzü kutlamamızın tek bir nedeni var atam. O neden tekrar tekrar dile getirdiğimiz özelliğiniz olan bir kere dahi yolundan çıkmayacak kadar ilkeci ve ül

Matthias Alexander Castrén

     T urancılığın ve Türk Irkçılığının ilk önderi olan Matthias Alexander Castrén'in Türkiye'de okunup anlaşılması bizim için çok önemli olduğundan Matthias Alexander Castrén'i tanıtma amacı edindik. Kısaca kendisinden bahsetmemiz gerekirse tüm Türkçülerin ve Turancıların fikir babasıdır. Türkçü kimse bilmese dahi Türkçülüğü dirilten ve yücelten kişidir Matthias Alexander Castrén. Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin. İyi okumalar dileriz. Ön Tanıtım     M atthias Alexander Castrén 2 Aralık 1813'de Tervola Finlandiya'da doğmuştur ve 7 Mayıs 1852'de Finlandiya'da 38 yaşında iken vefat etmiştir. (Ana Britannica, 7/309-310) Kendisi Ural-Altay Dilailesi'nin -tam anlamıyla- ilk araştırmacısıdır ve Turancılık fikrini diriltmiştir. Turan'ın ırk temelli olması gerektiğini düşünerek hareket etmiş ve dil araştırmalarını bu yönde yapmıştır. Her ne kadar anlatılmasa da -kendisi araştırmalarında- Turan fikrine yalnızca Türkleri almaktadır.(Ana Britannica, 7/309

Türkçü Kimdi?

     Bir süredir emek vermiş olduğumuz Altay Türk Cephesi yeni yayın dönemine bugünden itibaren girmiştir. Yeni yılımıza kalemleri daha güçlü kimseler olarak başlayacak olmamızın heyecanıyla birlikte daha iyi Türkçüler olabilmek uğruna bu yıl önemli projeler yapacağız. Önemli seriler başlatacağımız 2022-2023 dönemimizin tüm Türk dünyasına hayırlı olmasını diliyoruz. 2022-2023 yılımızın ilk yazısını kuru kuru kutlama yazısı yapmak istemedik. Bu nedenle biz Türkçülerin en büyük açığı olan Türkçüler arası birlikteliksiz konusunda birlikteliğe götürecek bir çözüm uğruna yazılar yayımlamaya karar verdik. Şimdi okuyacağınız yazımızda hep anlattığımız “Türk” yerine hep anlatmamız gereken anlatmadığımız “Türkçü”yü anlattık. Türkçüler arasında oluşacak birlik Turan’a giden ilk adımdır. Yeni yılımızı kutlu olsun. Bizi okuyarak destek olan her okurumuza ayrıca teşekkür ederiz. Iyi okumalar dileriz. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.      Türk’ün kim olduğunu anlattık yıllarca. Halaskar Gazi’nin a

Sonsuzluktan Gelen Işık

Atamızın vefat edişinin bir milat kadar önemli olması beni bu yazıyı yazma yoluna yönlendiren ana ilham kaynağı olmuştur. Atamızın pek bilinmeyen ancak çok kıymetli yönlerinin anlatılmasının böylece Türk gençlerince öğrenilip örnek alınmalarının Türk gençlerine ve Türklüğe ve de en önemlisi Türkiye'mize katkısının olacağını düşündüm. Eğer bu tümceye kadar okuduysanız bu yazının etrafta göreceğiniz herhangi bir anma yazısına benzemediğini fark etmişsinizdir. Atamızı 2-3 tümceyle değil de uzun uzun Türkiye'ye, Türk gençliğine ve herkese örnek olacak davranışlarıyla anmak atamızın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Atamızı aynen bu şekilde anmalıyız. Bilimle, doğru irfanla, sanatla, sporla, disiplinli çalışmayla ve daha nice güzel davranışlarıyla anmalıyız. Her kişinin elbet ki her farklı konuda farklı bir görüşü olur. Atatürk de zamanında çevresine duyarlı olmuş, çevresindeki olayları gözlemlemiş ve vatan duygusuyla gözlemlerini yorumlayarak kendi fikirlerini oluşturmuştur