29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!

Sevgili okurlarımız, takipçilerimiz;
    Ben, milletin faydasını, ulusun yüce değerlerinin aşağılandığı, dokunulmazların dillerde dolaştığı bu devirde tüm Türk ülkelerinin birlik ve refahını gözeten bir grubun üyesi olarak sizlere bu daveti iletiyorum.
    Bundan bir asır önce Türk milletinin komutasını eline alan Selanikli Mustafa Kemal Paşa milletin bağımsızlığını kazanmak için uzun bir mücadeleye çıkmıştı. Yanında Türk milletinin öz evlatlarından başka kurmayı, milletin kalan son kuruşundan başka sermayesi yoktu. Asırlarca milletin başarılarını kendisine mal eden bir zihniyet devletin tüm yapılarını ele geçirmişti. Mustafa Kemal önderliğindeki Türk milleti bu zihniyetin devrinin geçtiğini ancak İngiliz Donanmasını İstanbul’da, Fransız bayraklarını Maraş Kalesinde görünce anlamıştı. Bundan önce memleketin bilimini, kültürünü, parasını, hammaddesini sömüren bu devletler artık gözlerini milletin kalan son topraklarına Anadolu’ya dikmişti. Asırlarca bağımsızlığına düşkün bir biçimde yaşamış, askerlik yeteneği Dünya çapında bilinen bir millet için bundan daha kötü ne olabilir? İşte memleketin kaleleri işgal edilirken, milletin namusu düşmanlara birtakım tavizler ve hüküm sahası karşılığında peşkeş çekilirken bir adamın yorgun bir milleti nasıl yeniden güçlü ve dik bir ulus haline getirdiğinin destanı olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda sizlere sesleniyorum: Pes etmeyiniz!
    Unutmayın, bu topraklar tarihin başladığı topraklardır. Tarihiyle beraber savaşları da başlayan bu topraklarda bin yıldır Türk’ün töresi geçerlidir, gelecek bin yılda da öyle olacaktır! Çeşit çeşit milletlerin idaresi altında kalmış, onlarca düşman çizmesi görmüş bu topraklar sinesini Türk’e 1071’de hakan oğlu hakan Alp Arslan Han’ın kutlu kılıcıyla açmıştı. Arkamızda düşman gibi dost Araplar, önümüzde dost gibi düşman Doğu Roma ve tek bir anahtarımız vardı ilerlemek! Bir an taviz vermeden, yorulmadan, usanmadan ilerlemek!
    O nasıl bir ilerlemekti ki öyle yıldırımlara taş çıkarıyordu. On yılda en doğusundan en batısında bir Türk Ülkesine çevrilen Anadolu Türk’e tüm birikimiyle selam çakıyordu. Bu selam öyle bir bereketin habercisiydi ki asırlar önce daha küçük bir Dünya’da büyük işler başaran Roma’nın Sezar’ına, Makedonya’nın İskender’ine rakip olacak komutanların yetişmesi çok kısa sürede gerçekleşecekti. Tıpkı Atilla’nın beş yıl içerisinde önce Doğu Roma’yı sonra Batı Roma’yı kendine haraçgüzar yaptığı gibi bir fırtına kopartmıştı Türkler.
    Tarihin belirli dönemlerinde Türkler Dünya’yı büyük ölçüde etkisi altına alıyor sonra ara devirlere giriyor, kendi ırkdaşları ile savaşıyorlardı, güç kaybedip bölünerek yok oluyorlardı. İşte bu savaşlar bazen Türk Kağanlığı ve Avarlar arasında bazen Osmanlı ve Safeviler arasına oluyordu. Bunların en sonuncusu Türk Milleti ile onun başarıları üzerinde nemalanan birtakım dönmelerin saltanatı arasındaydı. Zorlu savaşları kazanmayı DNA’sında barındıran bu millet bu zor yükün altından çıktı. Bu zorlu savaşın en büyük ödüllerinin başında ise Türk milletine ait devletin yine Türk’ün sahip olmasıydı. Bu ödül, yani cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. Yıl dönümünde Altay Türk Cephesi karşınıza çıkıyoruz.
    Geçen yıl 21 Kasım’da ilk yılımızı, ilk yaşımızı sizlerin desteğiyle tamamladık. Teknik arızalar, sosyal problemlerin gölgesinde birçok eksikle tamamladığımız ilk yayım dönemimizi bitirdik. Tüm bu eksikler için sizlerden özür dileyerek yeni yayın döneminin başlangıcında geçen dönemden eksiklerin tamamlanacağı sözüyle başlamak istiyorum.

Bu Yayın Döneminde Neler Yapacağız?

- Türk milletinin ‘’tavizsiz’’ bir biçimde faydasına çalışmaya ant içerek başladığımız bu yolculuğa zevki, sefayı, dinlenmeyi kendimize haram kılarak bu döneme başlıyoruz.
- Amaçlarımızı yeni döneme uyarlayarak çeşitli faaliyet kolları kurduk. Yeni alanlar oluştururken Türk milletine hizmet etmek için fırsat kollayan karındaşlarımıza ve bizden büyük kimselere kadrolarımızda yer açtık. Özellikle sosyal bilimler alanında milletimizin faydasına gördüğümüz arkeoloji ve dilbilimi alanlarında yeni uzmanları kadromuza kattık.
- Teknik iyileştirmeler yaparak sizlerin huzuruna çıkmayı sistemli bir hale getirdik. Yeni yayın döneminden aylar öncesinde toplantılar yaparak bu dönem için ihtiyaçlarımızı belirledik ve giderdik. Bu noktada çeşitli masalara ayrılma kararı aldık. Bu masalar aşağıda belirtilmiştir:
1. Yakın Tarih Araştırmaları Koordinatörlüğü:
1.1 İnanç ve Felsefe Masası
1.2 Siyaset ve Politika Masası
1.3 Sosyoloji Araştırmaları Masası
2. Karanlık Tarih Araştırmaları Koordinatörlüğü:
2.1 Dilbilim Araştırmaları Masası
2.2 Arkeoloji ve Antropolojik Araştırmaları Masası
- Yeni yazı serileri başlatma kararı aldık. Eski serilerimizi tamamlama yoluna gittik. Aşağıda bunlar belirtilmiştir:
1. Gökbayrak: üç bağımsız, üç bağımsız devleti sizlere tanıtacağız.
2. Portreler: Selçuklu, Türgiş ve İlhanlı Hükümdarları Yılı ilan edildi. Bonus iki portre yayınlanacak.
3. Altın Yaprak: Eski Türk Devletlerini sizlere tanıtacağız. Bu yayın döneminde Asya Hun Devleti, Oğuz Yabgu Devleti, Avar Kağanlığı sizlere sunulacak.
4. İttihat ve Terakki Dönemi Araştırmaları: Dönem karakterlerini ve önemli olayları sizlere kanıtlarla birlikte sunulacak.
5. Sözlü Tarih Araştırmaları: Destanlar araştırılacak ve sözlü edebiyatımız için önemli olan eserler okuyucularımıza tanıtılacaktır.
6. Turan Araştırmaları: Siyasi, tarihi, sosyolojik, ekonomik, politik, antropolojik ve arkeolojik olarak Turan fikri ele alınacaktır.
7. Devletin İnsanları: Büyük devlet adamları hiç görmediğimiz yönleriyle sizlere sunulacak.

- Türk milleti için yeni alanlara açılma fikrini benimsedik. Bunu kendimize amaç edinerek çalışmalar yaptık. Bu çalışmalar sonuçlanınca sizlerle paylaşmaktan büyük gurur duyacağız.
- Türk evlatlarının gelişimi ve fikir dünyasının entelektüel bir düzeyde oturması için çalışma grupları oluşturduk. Yakın zamanda yeni kadromuzu isim isim sizlere tanıtacağız.
- Yeni bir yüz oluşturma kararı alarak renklerimizi ve amblemimizi yeniledik. Amblemimizdeki anlam şudur: Kullanmış olduğumuz koyu gök rengi insan beyninde disiplin çağrısı yapmaktadır, kullanmış olduğumuz yazı tipinin de sert ve kalın olma nedeni budur. Gök rengi aynı zamanda özgürlüğü temsil etmektedir. Hem özgür, hem de disiplinli kalemler olduğumuzu belirtme amacı dahilinde bu rengi kullanmış bulunmaktayız. Kullandığımız ongunumuz tonga ise daima doğru zamanı beklemesi ve tek hamle ile avını avlaması ile ünlüdür. Altay Türk Cephesinin yapmış olduğu ve yapacağı tüm araştırmalar kritik olduğundan ötürü bu ongunu layık gördük. Tonganın yarısını kullanma nedenimiz ise Turan'ın bir yarısı olan Altay'ları temsil etmesidir. Tonganın diğer kısmı Ural'ları temsil etmektedir.

Saygılarımla arz ederim.
Mehmet Enes Öztürk & Yakup Cemil Kayabaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük Fikri

Türk Olmak Bahsine Dair "Katliam" Girit Türklüğü

Gerçekler ve Yalanlar | Atsız ve Atatürk