Gökbayrak ''Özel'': KKTC

 

Kıbrıs Adası, Anadolu’nun Güney açıklarında var olan ve bu coğrafi yakınlığından değil barındırdığı Türk nüfus nedeniyle önemli bir bölgedir. Anadolu’nun Güney açıklarındaki adada tahminlere göre 382.230 KKTC vatandaşı bulunmaktadır. Barındırdığı bu Türk nüfus KKTC’yi, Türkiye’nin nazarında önemli bir konuma getirmektedir.

                Kıbrıs Adası tarihte; Venedik, Osmanlı, İngiliz ve ortak otonom idarelerle yönetilmiş ve yönetilmeye çalışmıştır.

Dünkü Kıbrıs:

               Kıbrıs’ın bugünkü problemleri dünün mirasıdır. İngilizlerin bölgeden çekilmesiyle kurulan ve hayli gülünç olan Kıbrıs Cumhuriyet’inin kuruluşundan sancılıdır. Daha İngilizler adadan çekilmeden, 1931’in Ekim ayında, kendileriyle aynı dinden olan İngilizlere karşı Rumlar ayaklanmış. Ayaklanma nedenleri ENOSİS (Yunanistan’a bağlanma) hayalidir. İngilizler de bu isyancıları tespit ederek haklı cezalar vermek yerine adadaki her iki milleti de cezalandırmış, Türkler bir suçları olmadığı cezalandırılmıştır…  Adadaki Türk’ler ENOSİS’e karşı olduklarını bildirdikleri halde… Fakat Rumlara verilen cezalar aynen onlara da tatbik edilmişti.

              

                Öte yandan İngilizler, ‘’üzerine güneş batmayan’’ imparatorluklarını II. Dünya Savaş’ının molozları altından sağlıklı bir biçimde çıkaramadılar. Güneşleri, parçalı bulutluydu artık. İmparatorluk büyük güç kaybı yaşıyor, halkı etkileyen birtakım olaylar da oluyordu. (Singapur ve Tobruk’ta 70.000 hakiki İngiliz kurşun atmadan teslim olmuştu mesela.) Kopan parçalar arasında Kıbrıs’ta vardı. Kıbrıs’taki Rumları heyecanlandırıyordu bu gelişmeler. Tarihlerinde, ittifak olarak Osmanlı’ya karşı savaştıkları Balkan Harbi (1912-13) dışında bir savaş galibiyeti bulunmayan, kuruluşu dahi diğer devletlerin emperyalist çıkarları ve minnet borçları vesilesiyle olan Yunanistan’a bağlanmak görüşü üzerine gittiler. Üstüne üstlük bir de anayasa gereğince Kıbrıs Cumhuriyeti safsatasının başına da Enosis liderlerinden III. Makaryos seçilmişti. III. Makaryos, daha İngilizler adada iken Yunan Lider Aleksandros Papagos ile görüşmüş, ENOSİS için destek sağlamıştı.

                                            
                                                               DR. FAZIL KÜÇÜK

    Rumlar adaya göz koymuştu bir kere. Bu sırada adadaki garantör devletlerden Yunanistan’da askeri bir darbe gerçekleşti. Cuntanın liderlerinden Dimitrios Yoannisdis Yunanistan’ın başına geçti. Bu darbenin bir yan etkisi de Kıbrıs Cumhuriyet’inde görüldü. III. Makaryos’un faaliyetleri yetersiz görüldü. Yerine Rum Muhafızlarının ülkeyi yönetmesi planlandı. Makaryos istifa etmeyince darbe yapıldı. Makaryos kaçtı. Gittiği Londra’da yaptığı açıklamada Türkiye ve İngiltere’nin adaya harekât yapmasını istedi.

    Bakıldığı zaman, Kıbrıs’ta nüfus Rumlardan yanadır. Nüfusun sadece %18.3’ü Türk’tür. Kıbrıs Cumhuriyet’inin kuruluş aşamasında da buna istinaden Rum cumhurbaşkanı, Türk yardımcı fikri kabul edilmiştir. Yunan Cuntasının Kıbrıs’taki uzantısı farklı bir tür Enosis planı olan Akritos planı gereğince teröre başvurdular.

1960’ta Kıbrıs Rum Polisinin de içinde bulunduğu ‘’Kanlı Noel’’ olayları vuku buldu. 364 Kıbrıs Türk’ünün yaşamını yitirdiği ve uzun süre hatıralarda acı bir mısra olan kalan Nihat İlhan’ın eşi ve çocuklarının evlerinin banyosunda vahşice katledildiği ‘’Kanlı Noel’’…

                                                               

                                 
                           MEDENİYET, AHLAK, GÖRGÜ ABİDESİ YUNANLARA AİTTİR!

Daha sonra azgınlaşan Rumların hükümetinden çekilen Türk tarafı zor durumda bırakılmıştı. Rumları hareketleri Kıbrıs Cumhuriyet’inin yapısı değiştirildi, Türklerin gıda ve seyahat yolları Rumlar tarafından sınırlandırıldı, temel ihtiyaç malzemeleri de bu sınırlandırmalara dahil. 1967 yılında artık git gide gerginleşen ortam da Türkiye, adadaki Türkleri korumak için adaya çıkarma yapma tehdidi pek de parlak bir etki göstermedi. Ancak bazı Yunan Birlikleri ve EOKA Liderlerinden Georgios Grivas’ın adadan ayrılması ve Türklerin sınırlandırmalarının bazılarının kaldırılmasıyla ortam yumuşadı. Pamuk ipliği…

 

               Adanın garantörlerinden, Yunanistan’daki darbenin Kıbrıs’taki tecellisi olan Nikos Sampson, 18 Temmuz 1974’te ‘’Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’’ ilan etti.

 

               19 Temmuz 1974’te ise Kıbrıs’a, ‘’Barış Harekâtı’’ için izin verildi. 20 Temmuz’da sabah saatlerinde havadan ve denizden çıkarmalar yapıldı. Hazırlıklar önceden tamamlanmış, Kuvay-ı Milliye’nin Kıbrıs’ta vücuda gelmiş hali olan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nın eğitimli ve TSK tarafından eğitilmişti. Pakistan, İran ve Libya’dan da askeri ve sıhhi malzeme tedarik edilmişti. TMT mücahitleri ve TSK Kuvvetlerinin ortak hareketleri ile adanın birçok bölgesi ele geçirildi.

 

               25 Temmuz’da, altı gün sürecek olan I. Cenevre Konferansı başladı. 30 Temmuz’da ise son buldu. Kıbrıs’ta, iki alt yönetim kabulü ile sona erdi. İkinci konferansa kadar Rum Kuvvetlerinin Türk Köylerinden çekilmesi gerekiyordu. Ancak Rumlar çekilmek bir yana dursun Türkleri esir alıyor, Türk bölgeleri kuşatma altına alıyordu. Rumlar, ağır işleyen bu bürokratik görüşmelerde güç kazanmaya çalışıyordu. En son Türk tarafının, ‘’federatif devlet’’ önerisi reddedildi. Türk Hükümeti ise daha fazla soykırım yaşanmasın diye harekata devam etti. 14 Ağustos’ta başlayan harekât 17 Ağustos’a sürdü. Adanın %38’i ele geçirildi.

 

               Burada bahsetmemiz gereken başka bir konu da EOKA partizanlarınca öldürülen 126 kişi, tecavüze uğrayan kızlarımız, Taşkent’te öldürülen 89 kişidir. Bunlar BM’ce kabul edilen bazı rakamlardır… 

    
                                                              Türk Mukavemet Teşkilatı Logosu

Kıbrıs’ın Bugünü:

         Anadolu’nun ‘’kayıp vilayeti’’ Kıbrıs’ta, Kuvay-ı Milliye’nin bir unsuru olan Türk Mukavemet Teşkilatı’na ulusal kanallardan ‘’yarı gayrı resmi’’ unsur diye nitelenecek kadar ‘’unutulmuştur’’!

Bu ağır ithamların sahiplerine sormak gerekir:

1)     Atatürk, hayatta olsa Türk ve Rum katili EOKA ve ENOSİS’i mi desteklerdi yoksa Volkan ve TMT’yi mi desteklerdi?

2)     Kuvay-ı Milliye, milli bir direniş ruhunun ürünüyken, Rum soykırım hareketlerine Türk’e yaraşır bir şekilde mücadele yürütmüşken nasıl milli olmaz?

3)     Kıbrıs’ta tecavüze uğrayan mazlumlar, öldürülen masumların kanını elinde tutanlar çok mu resmi idiler?

 

Eğer bir mesele de iki taraf da haklıysa çıkar yol savaştır. Romantizme gerek yok. Ki, Türk’ün düşmanı olmak da şanstır. Savaşımızın bir şerefi, şanı vardır bizim.

Biz, tecavüz etmeyiz!

Biz, mazlumlara silah doğrultmayız!

Adaya çıkan Türk Kuvvetleri, destekleri ırklarına bakmaksızın dağıtmıştır. Çünkü biz Kıbrıs’a emperyalist hedefler için çıkmış değil; Rum Polisinin, Rum askerine ateş ettiği yerde ‘’Barış’’ harekâtına girişmiştik.

 

Ahlaksızlık, Atatürkçülük perdesiyle örtülemez.

 

Bu ortamda varlığı Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na dönüştürülmüş Türk Mukavemet Teşkilatı’na ve üyelerine, mücahitlerine saygı bir borcumuzdur!

 

Rozetinde, Atatürk döneminde de görülmüş olan ‘’Bozkurt’’ bulunan TMT emin olun ki Atatürk’ü pazarlayan yazarlardan da, Atatürk’ün heybetli gölgesine sığınarak -o da dahil- Türk milletine alçaklık yapanlardan da daha Atatürkçüdür.  

Bu ve benzeri açıklamaların gölgesinde Kıbrıs’ın geleceğinden, yarınından bahsedilemez!

 

                    ‘’Hacının, hocanın dediğine değil, Atatürk’ün sözlerine kulak verin.’’

                                                                                                                    -Rauf Denktaş                                



                                                         

                                                     ''Babatürk'' Rauf Denktaş 

                                                                                                                -Altay

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük Fikri

Gerçekler ve Yalanlar | Atsız ve Atatürk

Türk Olmak Bahsine Dair "Katliam" Girit Türklüğü