Altay Türk Cephesi

 Hiçbir Zaman Yalan Bilgi Vermemeye Çalışan Tek E-Dergi

    Bugün 30 Kasım, ilk yayımımızın yapıldığı tarihin yıl dönümü. İlk yayımımız "Ben Kimim?" adlı yazımız. İnsanlar Temirkut kendini anlattığı için benim aslında dergide olmadığımı sandılar ancak dergide yazan 2 kişiyiz: Temirkut ve Yakub Cemil. (Yakub Cemil gerçek adım.)

    Pek tabii kaldırılan yazılarımız oldu ancak oldukça zengin yazılarımız ve içeriğimiz var. En önemlisi yazılardaki araştırmaların hepsi bize ait -bize ait olmayanları belirtiyor ve kaynakça ekliyoruz-, aynı zamanda yanlış çıkan herhangi bir araştırmamız yok. Örneğin "Türük Toplumu" adlı yazımızdaki araştırma bana ait ve yakın zamanda yapılan ve de doğrulanan birçok araştırma benim araştırmamı destekliyor. Kaynakça olarak ekleyerek oldukça uzun bir şekilde süreğini yazmayı düşünüyorum. Oldukça önemli iddialarda bulunmuştum, iddialarımın bilimsel gerçeklik kazanması birçok karşıtımızı dize getiren bir olaydı. E-dergimizin başından bir çok olay geçti, ne komiktir ki oldukça komik şekillerde bittiler. Hatta bizim "%100 gerçek ve hep doğru söyleyen yüceler yücesi bilim"e ters düşerek kendimizi savunmamız yüzünden bana birçok tehdit geldi. Tehdit edenlerle yüzleşmek istedim ama yüzleşemedim, çünkü terör örgütü propagandasından dolayı hâlâ araştırılıyorlar. Bu tehditlerin nedeni benim pkk/kck/pejak vb. terör örgütlerinin propagandalarını yanlışlamamdı. Bu da gösteriyor ki Türkiye'yi cehaletle verdiğimiz savaşta oldukça başarılı şekilde savunuyoruz. Harvard ve Cambridge gibi sözde saygın özde paragöz ve cahil üniversitelerin terör örgütlerinin Türk çocuklarını zehirleyerek kazandığı uyuşturucu parasıyla propaganda makaleleri yazması oldukça sıradışı ve komiktir.

Propagandamistan'da Hayatta Kalmak

    Gençlerimiz süreğen olarak propaganda yazılarını "bilim" diye okumaktadır. Ne yazık ki üniversitelerin büyük bir çoğunluğu saygınlıklarını birçok kara yolla kazanmaktadır. Güzel bir örnek vermem gerekirse anti-depresanları örnek verebilirim. 

Anti-depresanlar ve Ölümler

    Birçoğunuzun bildiğini düşünmekteyim ,tabi bilmeyenler veya araştırmamış olanlar olabilir o yüzden, yine anlatacağım. İlaç şirketleri medyaya ve üniversitelere 'yatırım' yapmaktadır. Sırf medyaya 6 milyar dolar değerinde 'yatırım' yaptılar ve bu yatırım her sene tekrarlanıyor. Bunun nedeni yan etkilerin haberlere çıkarılmaması, ilaçların kötü etkilerinin var olduğunu gösterilmemesi ve ilaç şirketlerinin ününün düşmemesi içindir. Anti-depresanlar, depresyonu ilerleten ve en çok depresyona sokan ilaçlardır. Hâlihazırda depresyonda olan bir bireye anti-depresan vererek daha çok depresyona sokup intihar ettirmektedirler. Peki bu medyadan duyulabilir mi? Hayır, duyulamaz. Çünkü medya saklar, medya genelde para köpeğidir. Doktorlar buna engel olur mu? Hayır, çünkü -en çok araştırma ya da özel hastane doktorları olmak üzere- doktorların maaşlarını ilaç şirketleri öder. Burada kazan-kazan ilişkisi vardır. Doktorun da ilaç şirketinin de müşterisi "hasta"dır. Hasta olmayan biri para kazandırmaz. Eğer doktorlar insanları iyileştirirse o zaman ne doktorlar ne de ilaç şirketleri para kazanamaz. Medya da para kazanmalarına yardım ederek para kazanır. Bizim antropolojide -yani ırkbiliminde de- böyledir. Yani senin para kazanıp ortalama bir hayat sürebilmen için bile oldukça fazla maaş alman gerekir. Bu nedenle araştırmacılar araştırmaz, bilim insanları bilim yapmaz, üniversiteler eğitmez-öğretmez ve şirketler hayr işi yapmaz. Gerçekten bilim yapan, üreten insanlar var mı; var. Ne yazık ki hem sayıları az hem de medyada duyulan ya da akademik arama motorlarında makaleleri çıkmıyor. Ne de olsa para verdiğiniz sürece arama motorları sizi yukarılarda çıkarır. İşte burada akılcı yöntemler izleyerek araştırma yapmak önemli, tam da bu sebepten ötürü bilimler birbirlerinden ayrılamaz ve yardımcı olurlar.

Akılcıyken Üretken Bilimle Yalandan Kurtulmak ve Aydınlanmak

    Dediğim gibi bilim insanları genelde bilim üretmez. Amaçları o değildir zaten. Ayrıca araştırmalar için aşırı yüksek ödenekler ödenmektedir ve bu oldukça ilgi çekici. Çünkü kimse 10 bin dolara bitecek, harika olacak bir iş için 1 milyon dolara ya da 6 milyar dolara ihtiyaç duymaz ancak çalmak için o kadar astronomik değerdeki paralara her zaman ihtiyaç duyulur. Bilim yapmak için o kadar paraya hiçbir zaman ihtiyaç duyulmaz. Benim yaptığım araştırmalar da uzun sürdü, hiçbiri kolayca sonlanmadı, oldukça fazla para harcadım, birçok işe girdim ancak en fazla 2 bin dolara bitmişlerdir. 1 milyon dolar nerede 2 bin dolar nerede. Ayrıca benim yaptığım iş daha kapsamlı. Kendileri kafatasına bakarken, otozomal kromozomlara bakıp Y-Kromozomları ve Mitokondriyal-DNA'yı yorumlarken ben neler neler yapmak zorundaydım; yine de yaptım ve dergime varsayımımı yazdım. Varsayımım yüksek ölçüde doğru çıktı mı; çıktı. Örneğin "Türük Toplumu" yazım için yıllarca araştırma yaptım ve sonuç olarak yazımız katbekat daha üstündü, en önemlisi doğruydu. Örneğin benim araştırmalarım dergimizde yayımlandıktan sonra bana akıl sağlığımı kaybettiğimi söyleyenler oldu ama hepsi benim araştırmamı alıp kendi araştırmalarıymış gibi gösterip övündü. Alışagelmiş durumlar bunlar bizim için. Taklit ediliyoruz, çünkü taktir ediliyoruz. Dergimizin amacı da buydu.

A.T.C'nin Amacı

    Kısaca: Türk Dünyasına ve Bilim Dünyasına bilimsel yazılar kazandırarak gerçeği göstermek, Türklüğü ve de Türkiye'yi cehalete karşı yapılan savaşta savunmak, birliği-bütünlüğü bilimle savunmak; son olarak da gençliğimizi bilime kazandırmaktır. Bunun için birçok sürprizimiz var. Uygulamalar, programlar, yeni araştırmalar gibi.

Son

    Kendine iyi bak Türk budunu! Daima kendini savun, gerçeği öğren. Gerçek bilimle çelişen her şeyi reddet ve içinden geleni yapabileceğin kadar özgür ol.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük Fikri

Türk Olmak Bahsine Dair "Katliam" Girit Türklüğü

Gerçekler ve Yalanlar | Atsız ve Atatürk