PORTRE-1: Attila

Efsanelerin destansı lideri Attila'nın hayat hikayesine hoş geldiniz.


            Attila öncesi Avrupa Hunları:

        Önce Doğu-Batı sonra Kuzey-Güney şeklinde bölünen Büyük Asya Hun Devleti'nden kopan parçalar Hazar Denizi çevresinde toplanmaya başlamıştı. M.Ö 4 YY.'da başlayan bu göçler M.S 4'ncü YY'a kadar bölgede kaldılar. Güçleri ve teşkilatçı yapılarının etkisiyle de kurdukları devlet zamanla bölgenin en önemli gücü haline geldi. İlk seferlerini Başbuğ Balamir komutasında 374 yılında Ostrogotlara yapıldı. O dönemde Karadeniz'in kuzeyinde var olan Got kavimleri savaş taktiklerini bilmedikleri Hunlar karşısında bir varlık gösteremiyordu. Öyle ki; 374 yılında yenilen Ostrogot Kralı Ermanarich intihar etmiş, Vizigot Kralı Atanarich ise Batı'ya göçün yolunu tutmuştu. 375 yılına gelindiğinde Hunların önünde duramayan bu barbar kavimler Avrupa'nın içlerine hatta İspanya'ya kadar uzanan göçler yapacaktı. Hun akıncılarının bilinmeyen taktikleri büyük şaşkınlık ve korku veriyordu Doğu Avrupa toplumlarına. 

        378 yılına geldiğimizde ise Hunlar yanlarına aldıkları Germen kabilelerinin de etkisiyle Tuna Nehrine ulaşmışlardı. Doğu Romalılar, Hunları durdurmaya cüret edememişti. Bu durum Hunlara cesaret veriyordu. Hun akıncıları Trakya'nın en içlerine kadar inmişlerdi. Keşif amacıyla bu bölgelere gele Hun akıncıları bile İmparator Valens'i öldürmüştü. Gotlar ve Romalılar ağır yenilgiler almışlardı fakat Hunlar daha fazla ilerlemediler. Fethettikleri bu geniş bölgelerin yönetilmesi için gerekli olan düzenlemeleri yapacaklardı. Karşılarında bir çare kalan düşmanları anlamaşsız barışa razı idiler. Hatta Doğu Roma İmparatoru Teodosius vergi vermeye bile razıydı. 

        Teodosius'un 395'teki ölümüyle Hunlar Anadolu akınını başlattı. İki kol halinde saldırıya geçen Hunların bir kolu Kafkaslardan, bir kolu ise Trakya'dan hücüma geçmişlerdi. Hun Ordusunun Doğu kanadının liderleri Kursık ve Barsık adlı iki komutandı. Bu iki komutanın ordusu; Erzurum, Karasu, Fırat vadileri boyunca ilerlemiş Çukurova'ya kadar gitmişlerdi. Edessa (Ş.Urfa) ve Antiocheia (Antalya)'yı kuşatmış daha güneye inerek Kudüs'e kadar uzanan akınlar yapmışlardı. Daha sonraları aniden Kuzeye dönmüşlerdi. 395-396 yıllarında cereyan bu sefer Türklerin ilk Anadolu Seferidir. 399 yılında yapılan harekat karşısında Bizans İmparatoru Arkadius'un bir şey yapamadığı bilinmektedir. 

       Balamir Han'ın oğlu veya torunu olan Uldız Han önderliğinde 400 yılında tekrar Doğu Roma üzerindeki baskılar arttırılmıştı. Devletin ana siyaseti bu dönemde oluştu. Batı Roma ile dostluk, Doğu Roma üzerine baskı yapılacaktı. Hunların önünden kaçan Got kavimlerini durdurmak Roma açısından gayet zorlayıcı sınavlardı. Vandallar 401'de Batı Roma Eyaletlerine girdiler, Vizigotlar da Alarikh liderliğinde Roma'ya girdiler. Roma açısından Vizigotları engellemek ve durdurmak gayet zordu... Roma için kabus yeni başlıyordu aslında çünkü sırada düşmanların en korkuncu olan Germenler ve liderleri Radagais vardı. Hedefi net ve ortadaydı ''Roma'yı yok etmek!'' Stiliko onun durduramayacağını biliyordu, çok zorlanıyordu bu yüzden Hunlardan yardım istedi. Sonuç olarak Roma savunuldu, yapılan savaşta Radagais ele geçirildi ve idam edildi. Hunların batıya ilerlemesini durduracak kimseler kalmamıştı. Devletin sınırları ise Doğu'da Aral Gölü'nden Avrupa içlerine uzanyıordu. Uldız Doğu'ya doğru gitti. Barış için gelen Doğu Roma'nın Trakya valisine söylediği sözü ise nettir;

''Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar olan her şeyi zapt edebilirim''  

        410'da  Uldız öldü ve Hunların Batı Eliği Karaton oldu. Karaton Doğu'da isyan çıkaran boyları itaat altına alıp yeni düzenlemelere gitti. Karaton hakkında pek kaynak yoktur. Karaton'dan sonra tahta Rua geçti. Başbuğ Rua kardeşleri Aybars ve Oktar'ı kanat eliği yaptı, dış politika ise Uldız'ın yolundan gitti.

        Damarlarında var mı senin öyle kanın?

        Türk'ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!

                                                         - Atsız


            Atilla ve Çocukluğu

        Başbuğ Attila, 395 yılında doğdu, 453 yılında öldü. Öldüğünde 47 yaşındaydı ve haleflerine bıraktığı miras Cermanya'dan, Ural Nehri'ne, Baltık Denizi'nden, Karadeniz'e kadar uzanıyordu. Attila Hunların soylu bir ferdiydi. Babası Muncuk Han imparatorluğun ortak hükümdarı idi. Doğum tarihi ve yeri kaynaklara göre farklılık göstermektedir. Kimi kaynaklar 395 yılını işaret ederken, kimi kaynaklar 406 yılını işaret etmektedir, doğum yeri seçenekleri arasında en yüksek ihtimalli olan bölge ise Panunya'dır. Hun kültürünün gereksinimi olarak Attila'da iyi bir at binicisi ve ok atıcısı olmalıdır, küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim almıştır. Dönem kaynaklarından Priskos Huncanın yanında Gotça, Latince ve Grekçe bildiğini yazmıştır.

            Hükümdarlığı

434 yılında Rua'nın ölümüyle tahta geçti. Hunların idaresi Muncuk'un oğulları Attila ve Bleda'ya geçti. İkili tahtı barışçıl yollarla almadılar. Tahta geçmek için kendilerinden destek isteyen yeğenlerini öldürdüler.

        Rua'nın ölümüyle Doğu Roma İmparatorluğu rahatlayacağını, Avrupa Hunlarının zayıflayacağını düşünüyorlardı. Diğer Hun Eligleri (alt hükümdar) ve Rua'nın aksine bu kez merkezde çok güçlü bir karakter olan Attila vardı. Kaynaklarda ağabeyi Bleda, enerjisi kıt, eğlenceden hoşlanan biri olarak nitelendirilirdi. Bleda; devletin dış politikasını ve siyasi işlerini yapıyor, Attila; ordu ile ilgileniyor, Amcaları Oktar ve Aybars ise; Elig olarak görev yapıyordu.

        Bleda daima ikinci planda idi. Kendisini tanıyor ve devleti Attila'ya bırakıyordu. 11 yıl hüküm sürdükten sonra 445'te öldü. Attila'da tek başına hükümdar oldu. Araştırmacılar Bleda'nın ölümünde Attila'nın etkisi olup olmadığını halen tartışmaktadır.(Şahsi görüşüm eceli ile öldüğüdür.)

        Tahta geçiş sürecinde kendilerine destek isteyen yeğenlerini öldüren Attila diğer aile üyelerine de korku salmıştı. Mamas ve Atakan adlı iki Hun Tegini Doğu Roma'ya sığınmıştı. 434 senesinde Bizans'tan gelen ve değerli generallerden oluşan Doğu Roma heyetini Hun-Doğu Roma sınırında karşıladı, kendilerine dinlene fırsatı vermeden anlaşma imzalandı. Tuna ve Morova Nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Margos Kalesi'nde yapılan anlaşmaya "Margos Barışı" denir. Anlaşmanın maddeleri; 

-Doğu Roma bundan sonra Hunlara bağlı kavimlerle anlaşma yapmayacak.

-Esir alınmış Doğu Roma halkı dahil Hunlardan kaçanlara sığınma hakkı verilmeyecek.

-Doğu Roma elindeki esirleri iade edecek.

-Ticaret belirli sınır kasabalarında yapılacak.

-Doğu Roma 750 Libre altın vergi verecek.

         Yukarıdaki maddeler kabul edildi, anlaşma imzalandı. Attila, Doğu Roma'daki kaçakları sınırı geçirtmeden Doğu Roma içindeki Karsus Kalesi'nde astırdı. Attila, daha sonra Güney'de teftişlerde bulundu. Sarogurların isyanını bastırdı. Tüm bu olaylar Attila'yı diğer hükümdarlardan bir adım öne çıkarıyor, daha karizmatik bir lider algısı yavaş yavaş beliriyordu.

          Doğu Romalılar anlaşmada kabul ettikleri şartlara uymuyordu. 440 yılından sonraki devirlerde Attila'da Doğu Roma üstündeki baskıyı arttırdı. Sınır pazarlarında Grek tüccarlar, Hunları kandırıyor, Doğu Roma kaçakları vermekte ağır davranıyor, ayrıca Hun olmayan kabileleri isyana teşvik ediyordu, hepsinden önemlisi Karsus Psikoposu Konstantinie'deki Hun mezarlarını talan ediyordu. Ayrıca Vandal Kralı'da Akdeniz Seferi için Attila'dan yardım istemişti. Nihayet Attila 441'de Margos'un zaptıyla başlayan I. Balkan Seferi'ni başlattı.

Sonuçta; Tuna sınırındaki kaleler Hun idaresinde idi. Doğu Roma savunma hatları yıkıldı.

          Margos Barışı şartları Batı Roma garantörlüğünde kabul edildi. Ayrıca bir Doğu Roma Prensi Etzelburg'a gönderildi.

           Doğu Roma şartlara uymadı, bunun üzerine Attila 447 yılında ordusu ile Tuna'yı geçti ve iki koldan Balkanlardan ilerlemeye başladı. Sofya, Filibe, Bresna ve Lüleburgaz şehirlerini zapt ederek Büyükçekmece'ye kadar ulaştı. Doğu Roma başkentini kuşatmak artık bir adım uzaktaydı. İmparator Teodosios, Anatolios'u elçi olarak Attila'ya yolladı. İmparator çaresizdi. Sonuç olarak Attila barı yapmayı kabul etti. Şartları netti. Bu anlaşmaya "Anatolios Barışı" denir, maddeleri;

-Doğu Roma, Tuna'nın güneyinde kalan ve Tuna'ya 5 günlük mesafedeki yerlerde asker bulundurmayacaktır.

-Sınırlardaki pazarlar yerine artık bir Hun sınır şehri olan Niş'te pazar kurulacaktı.

-Doğu Roma savaş tazminatı olarak 6000 libre altın verecektir.

-Doğu Roma'nın dediği vergi 3 katına yani iki yüz bin libre altına çıkarıldı.

           Anlaşmadan sonra Doğu Roma yine rahat durmadı zaten anlaşmada var olan vergi maddesi mali açıdan zor durumdaki Doğu Roma'yı zorluyordu. İmparator Teodosius hiçbir şey yapamıyordu. Saray ileri gelenlerinin de tavsiyeleriyle bir suikast planı yaptı. Doğu Roma başkentindeki Hun heyetiyle, Hun başkentine gitmesi planlanan bir Doğu Roma heyeti vardı. Edekon ve Oretes'in liderliğinde Priskos ve Maksimos'tan oluşan bir heyet. Biglia Priskos suikastin planlayıcısı ve azmettiricisiydi, muhafızlara 50'şer libre altın verecekti. Etzelburg'a vardıklarında Attila onların günlük ihtiyaçları dışında eşya alımlarını yasakladı. Buna rağmen Biglia Priskos başkentten 50'şer libre altın getirtmişti. Bu durum Attila'nın gözünden kaçmamış ve Priskos'u sorguya almıştı. Priskos sorguda her şeyi itiraf etti. Attila, elçi heyetine bir zarar vermedi, İmparator Teodisius'a ise ağır hakaretler içeren bir mektup yazdı. Mektubunda;

           ''Thedosius, Attila gibi asil bir babanın oğludur. Attila, Muncuk'tan aldığı asaleti muhafaza etmiş, fakat Thedosius Attila'ya haraç vermekle köle durumuna düşmüştür. Teodosuis köle durumuna düşmekle dahi kölelik haysiyetini koruyamamıştır. Çünkü efendisi Attila'nın canına kıymak istemiştir.'' diyordu.

                                            
                                                            Başbuğ Attila'nın bir tasviri


            Başarısız suikast girişiminden sonra Teodsius, Attila'nın öfkesinin dinmesi için elçilik heyetleri yollamıştı. Heyet, Etzelburg'a vardığında Attila'yı huzur içinde buldular. Attila, atalarının da mantalitesi olan ''Doğu'ya baskı, Batı'ya dostluk'' stratejisinden vazgeçmişti. Bir kölesi tarafından yönetilen Doğu Roma'dan alacağını almıştı. Hunlar artık Batı'ya hücum edeceklerdi. Batı Roma İmparatorluğu, her yıl düzenli olarak haraçlarını yolluyordu. Değişimin farkına varan Batı Roma Komutanı Flavius Aetius hazırlıklara başladı yabancı olan kavimlerden topladığı paralı askerleri suvari olarak eğitti ve Hun tipinde birlikler oluşturdu. Attila'nın hazırlığı ise yaklaşık iki yıl sürdü. 443 yılında başlayan köylü isyanlarıyla yakından ilgilenen Attila, Vandallarla da iş birliği yapmak niyetindeydi. İki yılın sonunda Attila'da hazırlıklarını tamamladı artık sadece savaşı resmileştirecek bir neden kalmıştı. İşte o neden Romalı Prenses Honoria'nın nişan yüzüğünden başkası değildi. Ağabeyi İmparator III. Valentinianus, Senatonun etkili bir ismini kız kardeşiyle evlendirmek istiyordu. Bu isimse 60 yaşında bulunuyordu. Prenses Honoria ise zamanın da Attila'ya evlenmek niyetiyle bir yüzük bir de mektup yollamıştı.  Attila aradan zaman geçmesine rağmen bu teklifi unutmamıştı, Honoria'yı eşliğe kabul ettiğini bildirdi. Attila, Honoria evleneceğini bildirdiği için ya Honoria'ya düşen toprakları (İmparatorluğun yarısını) istedi ya da ''Prensesin kocası'' sıfatıyla imparatorluğun yönetimine katılma hakkı. İmparator III. Valentinianus ve Flavius Aetius önce Attila'yı oyaladılar sonra da teklifi reddettiler. Attila zaten bahane arıyordu işte o bahaneyi de bulmuştu. 

            Tanrı Ares'in Kılıcı Batı Roma Topraklarında

            445'te tek başına iktidar olan Attila'ya bir çoban tarafından bulunan Savaş Tanrısı Ares'in kılıcı verilmişti. Asya ile Orta Avrupa'nın tek hakimi, yenilmez gücü olan Attila'nın bu gücü o zaman ki halk tarafından ''Tanrılar ona Dünya'yı yönetme hakkını verdi'' şeklinde bir inanış vardı. Bunun sebebi bu kılıçtı. İşte bu psikolojik üstünlük ''Attila'' karakterini 20. YY'a kadar ulaşmasını sağlamıştır. 

            451'de Hun kuvvetleri Orta Macaristan'dan batıya doğru harekete geçtiler. Üç koldan Ren nehrini geçtiler ordu da seksen- yüz bin kadar Türk ve bir o kadar da Germen-Slav vardı. Şubat-mart aylarında Galya'ya girdiler. Roma Ordusu da Aetius önderliğinde Galya'ya gelmişti. Galya'da Hunlara düşman olan kavimlerden topladığı askerlerle mevcudunu iki yüz binlere dayandırmıştı. Romalılar kuzeye, Hunlar ise Orleans'a doğru gidiyordu. Nihayet Campus Mavricaus mevkiinde kuvvetler karşılaştılar.  Yirmi dört saat süren savaşta Roma Ordusu dağıldı, müttefiklerinden Teodorich adlı bir Got Kralı öldü müttefiksiz kalan Romalı komutan Aetius güçlükle kurtuldu. Savaşta her iki tarafında net bir üstünlüğü yoktur. 

                Attila, Galya Bölgesinin Roma için önemini biliyordu. Galya, Roma'nın asker ve silah kaynağıydı. Onları bu kaynaklardan yoksun bırakmak niyetiyle Galya'ya yürümüştü. Galya'dakileri saf dışı bıraktıktan sonra Alpleri aşıp Roma'ya inebilirdi. Nitekim istediğini de almıştı. Aetius, Roma Ordularının büyük kısmını kaybettiği için ve zaferle gelemediğinden gözden düştüğü halde, Attila Hun Ordusunu yirmi gün gibi kısa bir vakitte Macaristan'a döndürmüştü. Savaştan bir yıl sonra, 452'de Attila ve yüz bin kişilik ordusu Roma'ya yöneldi. Aetius, İmparatora İtalya'yı terk etmeye razı etmeye çalışıyordu zira Hunlara karşı koyacak bir gücü yoktu. Attila ise Po Ovasına kadar gelmiş, Roma'nın başkenti Ravenna'yı tehdide başlamıştı. Saray büyük endişe duyuyor, Senato şartsız barışı kabul ediyordu Kilise bu görüşe katıldı ve hitabetiyle meşhur olan Papa Leon önderliğinde bir heyet Attila ile görüşmeye gitti. Ordugahında heyeti kabul eden Attila'ya Papa Leon'un ricası; Hristiyan ve Dünya adına Türk Başbuğu Attila'dan Roma'yı esirgemesini istedi. Roma'nın düştüğünü de Papa'dan öğrenen  Atilla, Papa'nın bu ricasını kabul etti. Beş yıl önce Büyükçekmece önünde Doğu Roma'ya diz çöktüren Attila beş yıl sonra da Batı Roma'ya diz çöktürdü... İstanbul'u koruduğu ve esirgediği gibi bir medeniyet kenti olan Roma'yı da öyle korudu ve muhafaza etti. Artık ne Doğu Roma ne de Batı Roma Attila'ya rakipti. Şimdi Türk gelenekleri gereği atalar yurduna dönmeliydi...

    Dünya hakimiyeti için gerekli olan tek şey Sasanilerin ortadan kalkmasıydı. Zaten ata yurtlarına sefer düzenlemek ve oralara dönmek Türk geleneğiydi. Attila'da böyle bir hazırlık içindeyken 453 tarihinde, bir düğün gecesi ağzından ve burnundan kanlar gelerek öldü. Altmış yaşında ve Avrupa'ya diz çöktürmüştü. Attila'dan sonra tahta oğulları ve kardeşi geçtiyse de fayda vermemiş, İmparatorluk hızla çökmüş, Hunlarsa geri çekilmişlerdi.



GİRAY.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üç Tarz-ı Siyaset Işığında Türkçülük Fikri

Türk Olmak Bahsine Dair "Katliam" Girit Türklüğü

Gerçekler ve Yalanlar | Atsız ve Atatürk